Antalya’nın sessiz köylerinden biri, Kaleköy. Burada zaman, denizin ince melodisini takip ederken yavaşça geçer. Huzuru arayanların, tarihle doğanın kucaklaştığı bu köyde kaybolmak isteyeceğini çok iyi biliyoruz. Burada, tarihi kalıntıların arasında yürürken, dalgaların uğuldamasını duymanız an meselesi. Kaleköy, sizi bir yolculuğa davet ediyor; geçmişin izlerinde kaybolurken, denizin masumiyetinde yeniden doğacaksınız.
Kaleköy’ün kalbi, Simena Antik Kenti'nde atıyor. Tiyatrodan kaya mezarlarına, her bir taş size bir zamanın öyküsünü anlatıyor. Çevrenizdeki kalıntılarda bir iz var, geçmişin izleri; bir Roma tiyatrosu, yükseklerden bakıldığında hala insanları güldürüyormuş gibi hissediyorsunuz. Ve o mezarların arasında, tarihin yüzünü görmek, bir anlamda eski zamanlara dokunmak gibi.
Ne Görmelisiniz?
Kaleköy Kalesi’ne doğru çıkarken, adeta gökyüzüne tırmanıyorsunuz. Bizans döneminin zarif kalıntıları arasında yürürken, kendinizi bir zamanlar bu surlarda nöbet tutan bir askerin yerine koymak istemez misiniz? Bu kale, sadece bir savunma noktası değil; aynı zamanda sizi, öylesine büyüleyici bir manzaraya davet ediyor ki, dünya üzerindeki tüm dertler silinip gidiyor.
Ziyaret İçin İpuçları:
Simena’dan sonra, Kekova’nın batık şehir kalıntıları, adeta suyun derinliklerinde kaybolmuş bir dünya. Kekova Adası'na bir tekne turu, geçmişin suyun altında nasıl saklandığını görmek demek. Antik yapılar, denizin berrak sularında sanki hayatta kalmaya çalışıyormuş gibi sizi izliyor. Suyun altındaki tarih, bir öykü gibi anlatılmayı bekliyor.
Ne Yapmalısınız?