Şimdi, büyük şehirlerin gürültüsünden kaçmak isteyenler için bir şeyler yazalım. Yani, köyler var ya, tam bir cennet. Türkiye'nin her köşesinde, sakince nefes alabileceğiniz, doğanın sesini dinleyebileceğiniz yerler var. İster kendinizi aramaya çıkın, ister iki günlük bir kaçamak, işte öyle güzel, samimi köyler ki anlatamam. Her biri kendine özgü, her biri başka türlü güzel.
Eski Rum evleri mi dersin, üzüm bağları mı? Şirince'de dolaşırken bir de bakmışsınız, yüzyıl öncesinde gibisiniz. O meyve şaraplarını tatmadan dönülmez, bilinir. Evet, burada zaman başka akar; daracık taş sokaklarında adımlarınızı yavaşlatırsınız. Yani, şarabını da alıp o güzel manzarada bir nefes alacaksınız.
Kaz Dağları'nın eteğinde. Huzur dedikleri şey tam da burada işte. Taş evler, zeytin ağaçları, tertemiz hava. Birkaç organik zeytinyağı almadan olmaz; oraya kadar gidince tadar, bakarsınız. Doğayla bu kadar iç içe bir yer; başka türlü yaşanmaz.
Osmanlı’nın gölgesinde dolaşmak gibi bir şey. Zamanında duruyor sanki burada her şey. Taş sokaklarda bir de o mis gibi köy kahvaltısı... Anlatılmaz, yaşanır. Geçmişle bugünün nasıl böylesine yan yana durabildiğine şaşırırsınız. O eski ahşap evlerin arasından geçerken bir garip olur insan.