Bazı yerler vardır, zamanla büyür, gelişir, ama adını duyurana kadar kimse pek fark etmez. İşte Türkiye’deki bazı ilçeler de öyle! Yıllarca bir ilçeyken, birden il olma yolculuğuna çıkmış ve her biri kendi hikayesini yazmaya başlamış. Peki, bu şehirlere göz atalım; bakalım nasıl bir yolculukları varmış?
Aksaray, İç Anadolu’nun kalbinde bir zamanlar Konya iline bağlı küçük bir köşe gibiydi. Ama zamanla o kadar büyüdü ki, 1989’da il olmak için kapıyı çaldı. Bir bakmışsınız, Hacıbektaş’ı gezmiş, Ihlara Vadisi’nde kayaların arasından gelen huzuru içinize çekmişsiniz. Bu yolculuk, sadece fiziksel değil, aynı zamanda kültürel bir büyümeydi. Aksaray, çok geçmeden, bu toprakların gücünü keşfetti ve kendi kimliğini buldu.
Bingöl, dağların göğsüne yaslanmış, 1987'de il olmanın verdiği gururla dimdik duruyor. Elazığ’a bağlıyken, bu şehir sanki çok beklemişti, il olma zamanının geldiğini hissetmişti. O kadar büyüdü ki, elini uzattığında dağları geçip gökyüzüne dokunabilecek gibi oldu. Dağlardan yankılanan çığlıklar şimdi büyüklük kazanmış bir ilde, doğayla iç içe yaşamanın simgesi gibi. Bingöl, bir zamanlar sadece bir ilçe iken, şimdi herkesin bir şekilde tanıdığı, keşfetmeye değer bir şehir.
Batman, petrolün keşfiyle adını duyuran bir şehir. Ama kimse bilmezdi, 1990’da il olana kadar bu kadar çok büyüyeceğini. Mardin’e bağlı iken, ne zaman başlasa büyümek, herkes ona hayran kalırdı. Şimdi, petrol kulelerinden yükselen dumanla, kalkınma her geçen gün hızla artıyor. Bu şehir, arkasındaki enerjiyi ve petrolün gücünü arkasına alarak, ilerlemeyi kendisine bir yaşam biçimi seçmiş gibi.