Çanakkale’de denize sıfır bir Tiny House tatili yapabileceğinizi biliyor muydunuz? Şehrin yoğunluğundan kaçmak ve biraz kafa dinlemek için, Çanakkale’ye sadece 1 saat mesafedeki bu Tiny House deneyimini tercih ettik. Uzun süredir aklımızda, “keşke tam denizin kenarında, kalabalıktan uzak, küçük ama konforlu bir yerde birkaç gün nefes alabilsek” fikri dönüp duruyordu. Büyük otellerin kalabalığı, açık büfe koşuşturması ve gürültüsü artık bize iyi gelmediği için, daha butik, daha kişisel bir konaklama arayışındaydık.
Tam da bu noktada Ayvacık’ta, Küçükkuyu’ya çok yakın bir noktada yer alan, sadece birkaç adım sonrasında ayaklarınızı suya sokabildiğiniz bu denize sıfır tiny house tesisi karşımıza çıktı. Tatil planımızı yaparken, hem doğayla iç içe olabileceğimiz hem de Çanakkale’nin o sakin, dingin havasını hissedebileceğimiz bir yer arıyorduk; bu tiny house, daha fotoğraflarına bakarken bile o hissi bize geçirdi. Rezervasyonumuzu Tatilox üzerinden yaptıktan sonra içimiz rahattı; geriye sadece valizlerimizi hazırlayıp yola çıkmak ve Ege’nin tuzlu kokusuna kendimizi bırakmak kalmıştı.

Yol boyunca masmavi deniz eşliğinde, zeytin ağaçlarının çevrelediği keyifli bir yolculuk yaptık. İş yoğunluğundan dolayı uzun zamandır araçla seyahat etmeyi özlemişiz; kahvemizi de alıp hem sohbet ederek hem manzaranın tadını çıkararak güzel havanın da katkısıyla oldukça rahatlatıcı bir yolculuk geçirdik.
Çanakkale Ayvacık yolunda ilerlerken bir yanımızda Kazdağları’nın yemyeşil yamaçları, diğer yanımızda Ege Denizi’nin hiç bitmeyen maviliği uzanıyordu. Yer yer sahile inen küçük koylar, yol kenarında zeytin tezgâhları, taş evleriyle dikkat çeken köyler derken, aslında daha yolun kendisi bile mini bir geziye dönüştü. Navigasyon bizi tiny house’un bulunduğu koya doğru yönlendirdiğinde, asfalt yoldan ayrılıp sahile yaklaşırken deniz kokusu iyice belirginleşti; camı açıp içeri dolan o tuzlu hava, tatilin başladığını ilan eden ilk detay oldu.
Küçükkuyu’ya uğrayıp kısa bir sahil yürüyüşü yaptık, vaktiniz olursa siz de bu molayı mutlaka verin; Ege kasabası ruhunu hissetmek için birebir. Varışa yaklaştıkça şehirde bıraktığımız tüm koşuşturmanın arkamızda kaldığını, zihnimizin yavaş yavaş boşaldığını hissettik; daha tesise girmeden “iyi ki gelmişiz” dediğimiz nadir yolculuklardan biriydi.

Tesise ilk adım attığımız anda çalışanların ve işletmecinin sıcakkanlı ve samimi karşılaması bizi çok etkiledi. Kendimizi adeta evimizde gibi hissettik. Tesiste 3 farklı Tiny House bulunuyor ve biz Ada1 isimli tiny house’da konakladık. İlk girişte sıcak bir atmosfer ve harika bir manzarayla karşılaşıyorsunuz. İçerisinde mutfak da bulunduğu için çayınızı, kahvenizi ve yemeklerinizi rahatça kendiniz hazırlayabiliyorsunuz.
Burası klasik resepsiyon–oda düzeninden çok uzakta; sanki deniz kenarında yaşayan bir arkadaşınız “gelin birkaç gün bizde kalın” demiş de siz de bavulunuzu alıp gelmişsiniz gibi. Ahşap dokular, geniş camlar, tavandan sarkan çiçekler ve tiny house’un önündeki küçük teras, burayı ilk andan itibaren sıcak ve yaşanmış hissettiriyor.
Ada1’in içi, alanı verimli kullanan akıllı bir tasarıma sahip; küçük ama hiçbir şekilde sıkışık değil. Eşyalarınızı koyabileceğiniz alanlar, rahat bir oturma köşesi, minik ama işlevsel mutfak tezgâhı ve ihtiyacınız olan temel mutfak ekipmanları düşünülmüş. Biz bazı akşamlarda dışarıda yemek yerine marketten aldıklarımızla kendi minik soframızı kurduk; tost makinesinde hazırladığımız atıştırmalıklar, kahve makinesinde pişen kahve, dalga sesleri eşliğinde bize fazlasıyla yetti.
Dilerseniz tesisteki restoranda balık ve meze seçeneklerinin tadına bakabilir, dilerseniz de tamamen kendi düzeninizi kurabilirsiniz; tiny house konseptinin özgürlüğünü tam olarak burada hissettik.

Doğrudan deniz manzarasına açılan balkonu ise sabah ayrı, akşam ayrı bir keyif sunuyor. Üst katta yer alan yatak odasıyla birlikte tüm tatil boyunca sizi şehrin karmaşasından uzaklaştıran huzurlu bir ortam sağlıyor. Tesiste kahvaltı konaklamaya dahil; ayrıca diğer öğünlerde de isterseniz kendi mutfağınızı kullanabilirsiniz.
Sabahları perdeyi araladığınız anda karşınıza çıkan manzara, fotoğraflarda gördüğünüzden çok daha etkileyici; denizin üzerinde süzülen küçük balıkçı tekneleri, hafif dalga sesi ve burnunuza dolan tuzlu hava, güne başlamanın en sakin hali. Balkonda iki kişilik küçük bir masa, rahat bir sandalye ve salıncak koltuk bulunuyor; biz neredeyse tüm vaktimizi burada geçirdik diyebiliriz.
Gün içinde kitap okurken, bilgisayarımızı alıp biraz çalışmak istediğimizde ya da sadece dalgaları izlerken, kendimizi hep o balkonda bulduk. Üst kattaki yatak odasında ise tavan boyunca uzanan camlardan dışarıyı izlemek, “denizin tam üstünde uyuyorum” hissini veriyor; gece uyumadan önce gökyüzündeki yıldızları izlemek, şehir ışıklarından uzak kaldığınız için büyük bir lüks gibi geliyor.
Kahvaltıda sunulan yerel peynirler, zeytinler, ev yapımı reçeller ve sıcak ekmekle hazırlanan Ege usulü kahvaltı, güne enerjik başlamanızı sağlıyor. Bir sabah kahvaltıdan sonra denize girip tekrar balkona çıkıp kahve içtiğimizde, “keşke haftaiçi her sabah böyle başlasa” diye düşünmeden edemedik.

Kış mevsiminde bile oldukça keyifli olan bu yerin bahar ve yaz aylarında daha da büyüleyici olacağı kesin. Sadece 3 tiny house’un kullanımına açık alanlarda dilediğiniz gibi vakit geçirebilir, gün batımında kendinize özel masalar kurdurup sevdiklerinizle unutulmaz bir akşam yemeği deneyimi yaşayabilirsiniz.
Bizim gittiğimiz dönemde hava serin olmasına rağmen, geniş camlardan içeri giren güneş sayesinde tiny house gün boyu aydınlık ve sıcaktı; akşamları battaniyeye sarılıp dalga sesini dinlerken kitap okumak, uzun zamandır ihtiyacımız olan o yavaşlama halini bize hatırlattı.
Yaz ve bahar aylarında geldiğinizde ise günün büyük bölümünü iskelenin üzerindeki şezlonglarda geçirip dilediğiniz an birkaç adımda denize girebilir, sonrasında tiny house’unuzun önündeki salıncağa uzanıp kurulanabilirsiniz. Burada gün batımı gerçekten ayrı bir seremoni gibi yaşanıyor; güneş ufka yaklaşırken gökyüzü pembeye, turuncuya dönerken deniz de bu renkleri aynen üzerine çekiyor.
Sevdiklerinizle birlikte, denize sıfır konumda kurulan masalarda uzun sohbetler eşliğinde yemek yemek, belki de bu tatilin akılda kalan en net anlarından biri oluyor. Sessizliğin içinde sadece çatal sesleri ve ara sıra gelen kahkaha sesleri var; kalabalık bir resort yerine, böyle küçük ve samimi bir ortamı tercih edenler ne demek istediğimizi çok iyi anlayacaktır.
Küçükkuyu’ya çok yakın olduğu için ihtiyaçlarınızı da kolaylıkla karşılayabiliyorsunuz. Yaz sezonunda konaklama için +12 yaş sınırı olduğunu da belirtelim. Bu da özellikle romantik bir çift kaçamağı, balayı ya da arkadaşlarla sakin bir deniz tatili planlayanlar için büyük bir avantaj sağlıyor; tesis genelinde çocuk gürültüsü ya da koşuşturması olmadan, tamamen yetişkinlere yönelik, daha dingin bir atmosfer korunuyor.
Yine de bahar ve kış dönemlerinde çocuklu ailelerin de konaklayabildiği, daha sakin sezonlarda ailecek kafa dinleyebileceğiniz bir adres olduğunu söylemek mümkün. Küçükkuyu merkezine araba ile birkaç dakikada inip market, fırın, eczane gibi ihtiyaçlarınızı rahatça halledebiliyorsunuz.
Bölgeyi gezmek isterseniz Assos Antik Kenti’ne, Adatepe ve Yeşilyurt gibi taş köylere, Kazdağları’ndaki yürüyüş rotalarına bir gününüzü ayırarak rahatlıkla gidebilirsiniz. Biz bir sabah Assos’a gidip tarihi sokaklarda dolaştıktan sonra akşamüstü yine tiny house’umuza dönüp deniz kenarında gün batımını izledik; hem gezmiş hem de konaklamanın tadını çıkarmaya devam etmiş olduk.
Çanakkale’de denize sıfır, doğayla iç içe ama bir o kadar da erişilebilir olmayı başaran bu tiny house deneyimi, bence özellikle Ege’yi sakin bir şekilde hissetmek isteyen herkesin ajandasında olmalı.

Biz bu tatilden gerçekten çok keyif aldık. Bu deneyimi yaşamak isteyenlere tesis kodu 1707 olan işletmede, Tatilox üzerinden hem hızlı rezervasyon hem de indirimli fiyat avantajıyla tatilinizi planlamanızı kesinlikle öneririz.
Konaklama sürecinde hissettiğimiz güven duygusunda, Tatilox’un sağladığı detaylı tesis açıklamaları ve gerçek fotoğrafların payı büyük; gittiğinizde web sitesinde gördüğünüzle birebir aynı manzarayla karşılaşmak, tatilinize en başından olumlu bir başlangıç yaptırıyor.
Bizim için bu küçük kaçamak, sadece birkaç gün deniz kenarında kalmaktan çok daha fazlasıydı; şehirde fark etmeden biriktirdiğimiz yorgunluğu, burada dalga seslerine karışmış gibi hissettik. Sabahları alarm sesi yerine martı sesleriyle uyanmak, akşamları telefon ekranına değil ufka bakmak, gece uyumadan önce pencereden yıldızları saymak… Bunların hepsi birer detay gibi görünse de, insanın ruhuna iyi gelen şeyler tam olarak bunlar.
Çanakkale Ayvacık’ta denize sıfır bir tiny house arıyorsanız, @canakkalenenerede hesabı olarak biz bu işletmeyi gönül rahatlığıyla öneriyoruz; kendi adımıza ise “en kısa zamanda tekrar gelmeliyiz” notunu çoktan aldık bile.