Yaz, güneşin cömert, denizin davetkar olduğu o güzel mevsim. Türkiye’nin dört bir yanına serpiştirilmiş saklı yüzme alanları, mavinin en derin tonlarını, yeşilin en huzurlu köşelerini sunuyor. Bazen kayalıklar arasından sızan bir koy, bazen bembeyaz kumlarıyla büyüleyen bir göl. Burada maviyle yeşilin dansını izlemeye davetlisiniz! İşte doğanın kalbine uzanan o yüzme rotaları…
İlk durak, Akdeniz’in gururu, Kaş’ın mavi cenneti: Kaputaş Plajı. Etrafını çevreleyen o dik yamaçlardan aşağı doğru süzülürken, kalbinizde tatlı bir heyecan, denizle kavuşmak için sabırsızlanan adımlar… Yaklaşık 200 basamak, ama her biri, sonunda turkuaz rüyanın kollarına bırakıyor sizi. Masmavi sular, kayaların arasından sessizce çıkagelen bu plajda, kendinizi bir masalın içinde bulacaksınız.
Masmavi gökyüzünü, bembeyaz kumlara yansıtan Salda Gölü... Türkiye’nin Maldivleri derler ona, ama belki de çok daha fazlası. Gölün bembeyaz kumsalında yürürken, ayaklarınızın altında incecik bir serinlik hissi, cildinizde ise doğanın bir armağanı gibi hafifçe serin bir esinti. Suyun saflığı, etrafınızda hissettiğiniz huzur ve sessizlik… Burada, sadece yüzmüyor; ruhunuzu göle bırakıyorsunuz sanki.
Doğanın en gizli köşelerine saklanmış bir mücevher: Kabak Koyu. Birkaç adım ve işte karşınızda, yeşil ve mavi ahenkle sarılmış, kalabalıktan uzak, sakin bir koy. Burada şehrin sesi susar, doğanın şarkısı başlar. Dik yamaçlardan inen bir patikadan geçerek koya ulaşırsınız, biraz çaba ama sonunda ödül: kristal berraklığında bir deniz. Kabak Koyu, her kulaçta sizi doğaya biraz daha yaklaştırır, her dalgada biraz daha huzura.
Bozcaada’nın mavi sularının en sakini, Akvaryum Koyu. Burası, gerçekten de bir akvaryum gibi; tertemiz, berrak ve huzur dolu. Dalgaların nazik bir el gibi dokunduğu sahilde, suyun altındaki yaşam gözlerinizin önünde açılır. Sanki başka bir dünyadasınız. Balıklarla yüzüyor, adanın serinliğini soluyorsunuz. Birkaç kulaç atıyorsunuz, sonra biraz güneş… Ve içten içe şükrediyorsunuz, böylesine eşsiz bir güzellikte yüzebildiğiniz için.
Bir göl ki tarihin derinliklerinden bir davet gibi: Bafa Gölü. Efsanelere konu olmuş, sessiz bir göl, ama suyun üzerinde gezinen o tatlı rüzgarla tarihin yankısı size dokunur. Burada yüzmek, yalnızca suya girmek değil; biraz tarih, biraz doğa, biraz da ruhunuza ayna tutmak gibi. Çevresinde yürüyüşe çıkabilir, gün batımında gölün sularında yansıyan turuncu bir gökyüzüne bakarak kendinizi başka bir zamana ait hissedebilirsiniz.
Cennet Koyu, adı gibi: Eşsiz bir cennet. Bodrum’un mavi sularında yüzmek, kulaç attığınız her an cennetin derinliklerine çekiliyormuşsunuz gibi. Turkuaz rengin en saf halini bulursunuz burada; çevresinde yemyeşil çam ağaçları, denizden esen hafif bir meltem. Lüks tekneler ve şık plajlar değil sadece, aynı zamanda doğanın kucaklayıcı huzurunu da bulursunuz. Bodrum’un tüm çekiciliği, burada doğanın en saf haliyle birleşir.
Akyaka’da denizle dere birbirine karışır; serin, berrak, masalsı bir dünya sunar. Azmak Deresi’nin soğuk sularında yüzmek, yazın sıcağında unutulmaz bir ferahlık armağanıdır. Su öyle berraktır ki, altında gezinen balıkları izleyerek yüzmek, kendinizi doğanın bir parçası gibi hissetmek için en iyi yerdir burası. Dereden akan sular, yüzünüze hafifçe dokunurken, sizi hayal dünyasında bir yolculuğa çıkarır.
Efsaneler diyarı Kelebekler Vadisi, doğanın bize sunduğu bir armağan. Bahar aylarında rengarenk kelebeklerin dans ettiği bu vadide yüzmek, adeta doğayla bütünleşmek gibi. Etrafınızı saran yemyeşil dağlar, turkuaz sular ve doğanın sesi… Tekneyle ulaşabileceğiniz bu vadide, her kulaçta doğaya biraz daha yakın, şehirden biraz daha uzak hissedersiniz kendinizi. Her şeyden soyutlanmış bir dünyada yüzüyor gibi, kalbinizde bir özgürlük duygusuyla dolup taşarsınız.
Ve son durağımız: Olympos’un sakladığı o masalsı güzellik, Maden Koyu. Yol biraz zor ama bu zorluk, doğanın sessizliğini, koyun saklı güzelliğini daha özel kılar. Karşınızda tertemiz bir deniz, sizi bekler. İnsan elinin pek değmediği, kalabalıklardan uzak bu koyda yüzmek, kalbinizi doğanın o dingin ve saf kollarına bırakmak gibi. Birkaç kulaç atarsınız, sonra kendinizi huzurun kollarında bulursunuz.
En sağlıklı havuz hangisi?
En sağlıklı havuz, doğanın içinden doğan; kimyasalın eline değmediği, kendini doğal yollarla temizleyen havuzdur. Su, kendini saf haliyle korumak için doğanın içindeki dengeyi ödünç alırsa, işte o zaman gerçekten sağlıklıdır. Derin bir nefes çekersin orada, içindeki su bile tertemizmiş gibi…
Biyolojik havuz nedir?
Biyolojik havuz, doğanın elinden çıkmış gibi... Kimyasal yerine bitkiler, mikroorganizmalar görevde. Yosunlar, süzüyor suyu; çakıl taşları, adeta birer gizli temizlikçi. Burada doğa var, burada denge var, burada huzur var. Yüzdükçe, sanki bir gölde kulaç atıyor gibisin; doğanın kendisi sana kucak açmış gibi.
Süs havuzları nelerdir?
Süs havuzları, suyun dans edip etrafa hikayeler fısıldadığı yerler... Öylesine dururlar ki, içlerinde yıldızları yansıtırlar, günbatımını bir tablo gibi sergilerler. Bir nehir akmaz onlardan, ama suyun o sakin pırıltısında, bazen geçmişten bir masal, bazen bugünden bir huzur gizlidir.
Ekolojik havuz nedir?
Ekolojik havuz, doğanın içinde bir su parçası daha; ne klor var, ne de kimyasallar. Bitkiler ve doğal sistemler, havuzun su kalitesini korur, adeta birer gizli kahraman gibi. Bu havuzlar, suyu temizlemek için değil, suyu doğanın ellerine bırakmak için varlar. Onlara bakınca, denizin bir çocuğu gibi görünürler.
Havuz suyunun temiz olduğu nasıl anlaşılır?
Temiz su, kendini belli eder. Bir suya bakarsın, içinde ışık varsa; o su berraksa, derinliklerinde saklı bir sır yoksa… İşte o zaman anla ki, o su temizdir. Temiz su, insanı içine çeker; sana "gel, yüz" der. Bir an olsun tereddüt ettirmez; gözlerin berraklığı, kalbin güveni bulur orada.
Skimmer mı taşmalı mı?
Skimmer, havuzun yüzeyindeki tozları, yaprakları sakince süzer; sessizce görevini yapar. Taşmalı havuz ise coşkulu, su kenardan taşar, etrafına hayat katar. Skimmer havuzu dingin bir su yüzeyi isterken, taşmalı havuz, her an hareket halinde, her an capcanlı. Hangisi dersen, suyun sessizliğini mi yoksa coşkusunu mu seviyorsun?
Havuz mu sağlıklı deniz mi?
Deniz, tuzlu suyuyla kendini temizler; dalgaları, kıyıya vuran o sonsuz hareketi… Deniz, özgür ve ferah; ruhun doğayla yeniden buluştuğu bir dünya gibi. Havuz ise kontrollüdür, bazen kimyasal, bazen doğal… Ama doğanın o geniş kollarını seviyorsan, denizdir seni sağlığa çeken.
Termal havuz faydalı mı?
Termal havuz, doğanın kalbinden kaynar; içindeki mineraller, ruhuna ve bedenine şifa. Sıcak sularında adeta erir gider insanın yorgunluğu, kasların gevşer, ruhun hafifler. Termal suyun sıcak kucaklayışı, yılların yorgunluğunu alır; doğanın sıcak kollarında, yenilenmiş gibi hissedersin.
Fiber havuz sağlıklı mı?
Fiber havuz, modern dünyanın icadı. Dayanıklı, pürüzsüz; suyun içinde bir tekne gibi. Sağlıklı mı dersen, iyi yapıldığında temizdir, güvenilirdir. Ama doğanın el değmemişliğini bulamazsın burada. Sanki insan elinin dikkatle işlediği bir eser gibi; güzel, ama doğanın o saf kollarından biraz uzak.
Prefabrik havuz mu beton havuz mu?
Prefabrik havuz, hızla gelir; tek parça gibi. Bugünden yarına bir havuz istersen, işte o gelir. Beton havuz ise ağır başlı, biraz sabır ister; sağlam, kalıcı. Beton havuz, yılların eskitemeyeceği bir vaha gibi, oturur bahçenin ortasına. Seçim sana kalmış; hız mı istersin, yoksa köklü bir dostluk mu?
Tatilox Turizm Acenteliği Organizasyon İnşaat Sanayi Ticaret Limited Şirketi © 2023
Fırat Çavğa Turizm Seyahat Acentası - Belge No: 17100
